1959 senesinde Türkiye'de futbol alanında Milli Lig'in başlaması kararlaştırıldığında, İzmir'den dört takım çağrılmıştı: Karşıyaka, Altay, İzmirspor ve Göztepe. Bu dört takım, İzmir'deki yerel ligi ilk dört sırada bitiren takımlardı. Gelecek sene bu takımlara Altınordu da eklenecek ve bu takımlar uzun yıllar İzmir'i profesyonel liglerde temsil eden beş takım olarak bilinecekti. Zaman zaman Ülküspor, İzmir Demirspor gibi bazı takımlar büyük heyecan yaratsa da, bu beş takımın dışında hiç bir İzmir takımı en üst ligi göremeyecekti. Ta ki 2010 senesinin Mayıs ayına kadar...
Buca bugün İzmir'in en kalabalık ilçesi olabilir ancak geçmişte bu durum böyle değildi. Milli Lig'in başlamasından bir sene sonra, 1960 yılındaki nüfus bilgilerine göre İzmir şehrinin nüfusu 1.063.490 iken, küçük Buca kasabası sadece 32.515 olarak sayılmıştı. Böyle küçük bir kasabanın futbol takımı, İzmir şehrinin merkezi takımları gibi üst liglerde oynayacak kaynağa sahip değildi. 1980'li yıllarda Türkiye büyük bir ekonomik değişimden geçerken, bu durum futbola da yansıdı. Türkiye gibi futbol da endüstrileşmeye başladı. İzmirspor, Vefa, Hacettepe gibi merkezi ancak fazla halk desteği alamayan takımlar futbolun ön sahnelerinden kaybolmaya başlarken, arkasına halkın desteğini alan şehir ve ilçelerin takımları ön plana çıkmaya başladılar. 1984 yılında 3. Lig kurulunca profesyonel liglere dahil olan Bucaspor da bunlardan biriydi. Buca ilçesi büyüyor ancak ilçeyle beraber Bucaspor da büyüyordu. Bucaspor Kulübü, sabırlı ve planlı bir yönetim anlayışı ile gün geçtikçe daha fazla ismini duyuracak ve nihayetinde de büyük başarılar elde edecekti.
Bu hikaye, küçük bir kasabanın mütevazi bir takımıyken, Türkiye'nin konuştuğu ve saygı duyulan bir kulübe dönüşen; sarı-lacivert renkli, üzüm armalı Bucaspor'un hikayesi...
- Bucaspor doğuyor -
1920'li yıllarda Buca köyü, savaşın yaralarını henüz yeni saran, mütevazi bir tarım köyüydü. Bereketli Buca Ovası, bol miktarda sebze ve meyve yetiştirilmesini mümkün kılıyor ve insanlar büyük oranda geçimini tarımdan sağlıyorlardı. Buca'da her iki evden bir tanesi boştu. Köyün savaştan önceki yerli halkı olan Rum ahali evleri terk ederek gitmiş ve köy bir anda hayalet kasabaya dönmüş ancak bir süre sonra evler, Balkan coğrafyasından gelen göçmenlere dağıtılmaya başlanmıştı. Hastane yoktu. Bir tane eczane vardı ki bu bile büyük lükstü. Eski Rum erkek okulu ilkokula, Ispartalı ailesine ait köşk ise orta mektebe dönüştürülmüştü. Bir tane cami vardı. Buca'ya gelen göçmenlerin önemli bir kısmı uyum sorunuyla karşı karşıyaydı ki bir kısmı Türkçe bile bilmiyordu.
İşte böyle zorlayıcı bir dönemde futbol kimin aklına gelirdi? Bir kaç kilometre ötede, deniz kıyısındaki İzmir şehrinde Altay ve Karşıyaka isimli iki kuvvetli Türk takımı vardı. Kısa süre önce de bu takımlara Göztepe, Altınordu, Altınay, Ülküspor gibi takımlar eklenmişti. Bu takımların bir kısmı Levanten ve Türk, varlıklı iş adamları tarafından desteklenmekte ve zaman zaman da İstanbul'daki turnuvalara gitmekteydi. Buca'nın yakın komşusu Kızılçullu'daki Amerikan Mektebi'nin bile futbol takımları vardı. Bucalı gençler de bu takımlar gibi bir futbol takımı oluşturmanın hayali peşindeydiler ancak bu takım belli bir inancı, zümreyi ya da mahalleyi değil; tüm Buca köyünü temsil etmeliydi.
1928 senesinin Mart ayında, Buca Ovası'nı çiçeklerin rengarenk ettiği bir bahar gününde; Süleyman, Bekir, Hasan ve iki tane Niyazi'den oluşan Bucalı bir grup genç, içinde bulundukları tüm zorlu hayat şartlarına rağmen, Buca İdman Yurdu isimli bir spor kulübü kurdular. Kurulan bu kulübün renklerinin neden sarı-lacivert olduğu ile ilgisi kesin bir bilgi yok. Bir kesim, kulübün kurucularının Fenerbahçe'den esinlendiğini düşünüyor. Ancak Bucaspor'u kuranlar Balkan coğrafyasından henüz yeni gelmiş, Türkiye ve İstanbul hakkında kısıtlı bilgiye sahip insanlardı. Ayrıca iletişim de çok sınırlıydı. Bu dönemde Fenerbahçe'yi kulüplerine renk verecek kadar yakından tanımaları pek de gerçekçi gözükmüyor. Diğer bir görüş ise Buca'da Boşnak nüfusun önemli bir ağırlığı olması ve milli renkleri olan sarı ve laciverti Bucaspor'a vererek bir nevi vatan hasretlerini dindirmek istemeleri yönünde. Belki de Buca üzümünün renklerinden dolayı bu renkler tercih edilmiştir. Ya da belki de belli bir sebep olmadan sarı ve lacivert seçilmiştir. Kurucular artık hayatta olmadığından, muhtemelen bunu hiç bir zaman kesin olarak bilemeyeceğiz.
- Yerel liglerde ''Bucalı'' bir Bucaspor -
Bucaspor'un ilk yıllarda yerel liglerde oynadığı biliniyor ancak fazla ayrıntı yok. Bu dönemde oynanan maçlarda İzmir'in merkezi takımlarına karşı daha çok mağlubiyet aldığını görüyoruz. Bu durum ise şöyle açıklanabilir. Altay, Göztepe gibi maddi desteğe sahip merkezi takımlar futbolcu alarak kadrolarını güçlendirmekteydi. Bucaspor ise tamamen Bucalı oyunculardan oluşmaktaydı. Maddi bir kaynağı yoktu. Takımda oynayanların da maddi bir beklentisi yoktu. Forma ve top bulabilmeleri onlar için yeterliydi. Ve tabi bir de Buca'yı temsil etmek...
Bucaspor'un kulüp başkanlığını aynı zamanda belediye başkanı olan Muzaffer Ersezgin üstlenmişti. Günümüzdeki gibi transfer ücreti, sözleşme gibi şeyler söz konusu değildi. Belediye başkanı Buca köyünü iyi bir şekilde temsil etmeleri için futbolcuları teşvik eder ve takımı birlikte tutmaya çalışırdı. İşte Muzaffer Bey ile başlayan başkanlık geleneği günümüze kadar devam etti ve bugün Buca belediye başkanı halen Bucaspor'un onursal başkanı sayılır.
Bucaspor'un o dönemde Rees Köşkü'nün hemen kuzeyinde, günümüzde yerinde bir okulun olduğu ''aygır deposu'' denen alanda maçlarını oynadığı söylenir. Yani günümüzde Çevik Bir Meydanı'nda bulunan Buca İlçe Stadı o dönem yoktur. Resmi maçlarını ise diğer tüm İzmir takımları gibi Alsancak Stadı veya Halk Sahası'nda oynar. Buca'da sadece gayriresmi maçlara çıkılır.
Bucaspor 1929 yılında Türkiye İdman Cemiyeti İttifakı'na yani günümüzdeki Türkiye Futbol Federasyonu'na resmen üye olur. O dönemde ulusal bir lig yoktur. İzmir liglerinde oynar. Buca'nın 19 Kasım 1930 tarihinde Sebat ile oynadığı maçı 5-1 kaybettiği yazmaktadır. Bilinen ilk maçı da budur. 1931-32 sezonunda o dönemin İzmir şampiyonu Altay ile bir hazırlık maçı oynar. 2-1 kaybeder. Ancak gazeteler Buca'nın performansını başarılı bulur ve ''Aferin Buca'ya'' isimli bir manşet atılır. Bucaspor'un kayıtlarına ulaşılabilen ilk resmi maçları 1934-35 sezonuna aittir. 16 Kasım 1934'te Alsancak Stadı'nda Altınordu ile oynanmış ve karşılaşma 3-1 Altınordu'nun üstünlüğüyle bitmiştir. Aynı sezon oynanan diğer maçlarda İzmirspor'a 4-0, Göztepe'ye 3-0, Karşıyaka'ya 3-2, Altay'a 3-2, Altınordu'ya 10-1 ve İzmirspor'a 3-1 kaybedilmiştir. Bucaspor'un tek galibiyeti grubun zayıf takımı olan İzmir Türkspor'a karşı 9-0 iledir. 1935-36 İzmir Ligi de kayda değerdir. Altay'a 6-2, Karşıyaka'ya 2-0 ve 4-0, Göztepe'ye 6-1, Altınordu'ya 8-0 kaybedildiği yazmaktadır. Üstte de belirtildiği gibi bu takımlara karşı o dönemde kazanması zaten çok zordur. Kazanabildiği iki maç vardır. Şarkspor isminde bir takıma karşı 3-1 ve 1-0 ile kazanılmıştır. Maçların o dönemde Alsancak Stadı'nda oynandığı anlaşılıyor. 9 Aralık 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesine göre Alsancak Stadı'nda yapılan karşılaşmayı Buca'ya karşı Demirspor 1-0 kazanmıştır. 7 Şubat 1937'de İzmirspor ile hangi takımın hangi ligde oynayacağının belirleneceği kritik ''milli küme seçme'' maçına çıkılmış ve Alsancak'ta 4-0 İzmirspor üstünlüğüyle sonuçlanmıştır.
1937 senesinde İzmir Valisi'nin zoruyla İzmir takımları birleşmeye gider. Bunun sebebi ise ''İstanbul takımlarına karşı başarı sağlamak'' olarak açıklanır. Bucaspor, Altay ve Altınordu birleşerek ''Üçok'' adını alır. Siyasetçilerin zorlaması fayda getirmeyecektir. İstenilen sonuçlar yine de alınamayınca 1939'da birliktelik zorunluluğu ortadan kalkar ve takımlar eski isimlerine kavuşur.
1940'lı yıllarda İzmir ligleri iki kümeye ayrılır. Birinci kümede Altay, Altınordu, Göztepe gibi daha kuvvetli takımlar vardır. İkinci kümede ise Buca'nın yanı sıra Bornova takımı dikkat çekmektedir. Bornova da Buca gibi o dönemlerde az bir nüfusa sahip mütevazi bir köydür. Bu iki takımın yanında; 1946 senesinde Yün Mensucat, Şark Sanayi, Pamuk Mensucat ve Tekelspor gibi şirket takımları dikkat çekmektedir. Ülküspor şampiyon olmuş, Bucaspor ligi altıncı tamamlamıştır. 1947'deki takımlar ise daha ilginçtir. Havagücü, Emniyet ve Silahgücü isimli devlet takımları vardır. Şampiyon Havagücü olur. Bucaspor dördüncü tamamlar. Bu dönemde şirket ve devlet destekli takımlara karşı oynamak kolay değildir. Bucaspor yerel oyunculardan oluşurken; bu takımlar askerliğini yapan profesyonel oyuncuları ya da yetenekli işçileri oynatmaktadır.
1950'li senelerde de Bucaspor ikinci kümede oynamaya devam etti. Rakipleri Ülküspor, Kültürspor, Egespor, Kalespor, Bornovaspor, Damlacıkspor gibi takımlardır. İzmir'in şirket takımlarına karşı Bucalılardan kurulan takımla mücadeleye devam edildi. 1955 yılında Birinci Küme'deki takımlar profesyonel lige çıkınca, Bucaspor'un da olduğu İkinci Küme'deki takımlar direk olarak Birinci Küme'ye çıkarıldı. Bucaspor 1970'li senelere kadar da mahalli liglerde oynamaya devam etti. Bornovaspor gibi yerel takımlar, Tekelspor gibi kuruluş takımları ve Havagücü gibi askeri takımlarla maçlar oynandı. Bucaspor büyük bir başarı elde edemedi. O yıllarda maçlar Göztepe, Karşıyaka sahaları ve Halk Sahası'nda oynanırdı. Buca'da 23 Nisan İlkokulu yanındaki saha o dönem balçık tarlası gibiydi. Resmi maçların oynanması desteklenmiyordu. Buca'nın yerel takımları orada oynamaktaydı. Yönetim de Buca dışında oynanan Bucaspor maçlarına taraftar götürebilmek için çaba sarfederdi. İmkanlar kısıtlı olunca ve maçlar Buca'da oynanmadığından, Bucaspor arkasına büyük bir seyirci desteği almakta zorlanıyordu. O dönemde Buca'nın mahalli takımları da vardı. Yeşiltepe, Zeytintepe, Ateşspor, Ceylanspor, Kozağaç, Dumlupınarspor, Buca İdman Yurdu ve Yaylaspor gibi... Bu takımlarda başarılı olan oyuncular Bucaspor'da oynama şansı elde etmekteydi.
Bir dönem yeniden ikinci amatör lige gerileyen Bucaspor, 1971-72 sezonunda kendi grubunu liderlikle bitirdi. O yıllarda kendi grubunu lider bitiren takım, diğer grubu lider bitiren takım ile birinci amatör lige yükselmek için iki maçtan oluşan final oynardı. Diğer grubun lideri Çayırlıbahçespor ile Alsancak Stadı'nda şampiyonluk maçına çıkıldı. İlk maçı 1-0 ile Çayırlıbahçespor kazanmıştı. İkinci maçta Bucaspor iki gol attı ancak Çayırlıbahçespor bir gol ile karşılık verince maç uzatmalara gidecek gibi oldu. Tam bu sırada 90. dakikada Bucaspor skoru 3-1 yaptı ve birinci amatör lige yükseldi.
1976 senesinin Nisan ayında Bucaspor'da kongre yapıldı. Vedat Tutaş, Şükrü Kayagüney, Sadullah Bolontekin, Berber Hacı, Nazım Yerkesen, Canur Kuru ve Mahmut Hasgöçmen gibi isimler yönetim kurulunda yer aldı. Bucaspor'un da klasik bir mahalli takımdan, hedefleri olan bir takım görüntüsüne evrildiği yıllardı. Bu yönetim kadrosu zaten profesyonelliğe geçiş olan 1984 senesine kadar da Bucaspor'un başında olacaktı. Bu dönemde Bucaspor'da transfer geleneği de başladı. O döneme kadar Bucaspor'un verecek kaynağı yoktu. Takımda Bucalılar kendi isteğiyle oynardı. Bu dönemden itibaren ise yine yerli oyunculara ancak para vererek oynatma dönemi başladı. Zaten elde tutulamayan oyuncular da Altay, Göztepe gibi bütçeye sahip İzmir takımlarına giderlerdi. Örneğin; 1945 Buca doğumlu Nihat Yayöz bunlardan bir tanesiydi. Yıllarca Göztepe ve Beşiktaş'ta top koşturdu. Buca'dan çıkan başka bir değer Özer Yurteri senelerce Göztepe ve Bursaspor'da oynadı. Işılay Saygın ile beraber Bucaspor'a belediye desteği de gelmeye başladı. Işılay Saygın Bucaspor'un sezon açılışlarına katılıyor, kulübe belediyenin maddi destek vermesini sağlıyordu.
1970'li yılların sonu ve 1980'li yılların başında Bucaspor başkanlığını Salih Ören yapmaktaydı. Grupta Karagücü, Tekelspor, Tarişspor, Demirspor, Ülküspor gibi iddialı takımlar vardı. Bu takımlar ya askeri takımlar olduğu için askerdeki iyi futbolcuları seçip oynatıyor ya da şirket tarafından destekleniyordu. Bucaspor'a göre maddi olarak daha iyi durumdaydılar. Bucaspor'un en önemli kaynaklarından biri belediyeydi. Her hafta takım için otobüs kaldırırdı. Elbette bir de Buca esnafı vardı. O yıllarda Bucaspor için esnaf arasında sık sık para toplanırdı. 1982 senesinde Salih Ören başkanlığı İsmet Çiftçi'ye devretti. İsmet Çiftçi yanına Cemil Şeboy, Şükrü Kayagüney, Salih Çınar gibi önemli isimleri aldı. Artık hedef profesyonel ligde yer almaktı. Ancak maddi açıdan elinde fazla bir şey olmayan Bucaspor bunu nasıl başaracaktı?
1984 yılının Ağustos ayında Türkiye Futbol Federasyonu 3. Lig'in kurulmasına karar verdi. Böylece pek çok amatör takım otomatik olarak profesyonel lige çıkartılmış oluyordu. Elbette bunun için belli şartların karşılanması gerekmekteydi. İlk olarak takımın kendine ait sahası olmalıydı. O güne kadar Bucaspor hep İzmir'in başka yerlerinde oynamıştı. Halk Sahası'nda, Göztepe ve Karşıyaka'daki sahalarda ya da Atatürk Stadı'nın yan sahasında... Kendi stadı aslında vardı ancak hep amatör takımlar için kullanılmıştı. Saha Beden Terbiyesi'ne aitti. Bucaspor bu sorunu sahayı kiralayarak çözüverdi. Takımların A ve B takımları olmalıydı. Ayrıca takımlarda en az altı profesyonel futbolcunun bulunması gerekmekteydi. Bunlar da çözülemeyecek sorunlar değildi. Ancak takımın 15 milyon liralık teminat mektubunun olması gerekmekteydi. İşte maddiyat yine Bucaspor'un kapısına önemli bir sorun olarak dayanmıştı. İsmet Çiftçi'nin babası Salim Çiftçi ve Seyit Mehmet Özkan'ın babası Kenan Özkan büyük fedakarlık göstererek 2 milyon lira verdiler. Geriye 11 milyon lira kalmıştı. Şükrü Kayagüney, Akın Göksu ve İsmet Çiftçi en sonunda, o dönem MDP İzmir milletvekili olan eski Buca Belediye Başkanı Işılay Saygın'dan yardım istemenin doğru olacağını düşündüler. Işılay Saygın her zaman Bucaspor'un arkasında durmuştu. Ankara'ya gittiler ve Işılay Saygın ile buluştular. Işılay Saygın 11 milyon liralık teminat için kefil oldu ve Bucaspor bu sayede gerekli şartları karşılayarak 3. Lig'e alındı.
- Bucaspor 3. Lig'te -
Bucaspor 3. Lig'teki ilk sezonunda 4. Grup'ta yer aldı. Artık İzmir takımları haricinde, Ege Bölgesi'nden başka takımlarla da karşılaşılacaktı. İlk rakipleri Kemalpaşaspor, Tarişspor, Ülküspor, Alaşehirspor, Akhisarspor, Uşakspor, Soma Tekspor ve Turgutluspor takımlarıydı. İlk üç sene düşme olmaması kararlaştırılmıştı. Bu durum da Bucaspor'a bir hayli yaradı. Bucaspor bu sayede profesyonel liglerde iyice tecrübe kazandı. Buca Stadı henüz hazır değildi. İlk profesyonel maç 14 Ekim 1984'te Karşıyaka'daki sahada Ülküspor'a karşı oynandı. Maç 1-1 bitti.
Bucaspor'un artık saha avantajını kullanması gerekiyordu. Yıllarca Buca dışında maçlara çıkılması, Buca halkının takıma olan ilgisini de sınırlandırmıştı. İnsanlar hafta sonları maça gitmek için Buca dışına çıkmak istemiyorlardı. Beden Terbiyesi nihayet konuyu ele aldı ve Buca Sahası'nın bakımını yaptı. Saha kenarına demirden küçük bir tribün inşa edildi. Bu alan nihayet stada benzer bir hal almıştı. 29 Aralık 1984 tarihinde stadın açılışı yapıldı. O dönem Buca, Konak'a bağlı olduğu için açılışı Konak Belediye Başkanı Süha Baykal yaptı. Ona Cemil Şeboy ve İsmet Çiftçi eşlik etti. Manisaspor'a karşı aynı gün oynanan maçı Bucaspor 2-1 kazandı. İşte bu günden itibaren Bucaspor nihayet bir eve kavuşmuştu. Elbette bu durum haliyle Buca halkının ilgisini de çekti. Buca halkının Bucaspor'a olan desteği giderek büyüdü.
1980'li yılların ikinci yarısında kulüp başkanlığını Cemil Şeboy ve Binali Sarıçam yürüttü. Bucaspor, önceliği küme düşmemek olan mütevazi bir orta sıra takımı görüntüsündeydi. 1988-89 sezonunda ise Kemalpaşa, Yeni Bornova ve Burhaniye takımlarının üstünde sondan dördüncü olarak ligi bitiren Bucaspor, düşmekten kıl payı kurtuldu. Gelecek sene daha iyi bir yapılanma ile hedefin büyütülmesi gerekiyordu. Hedef büyütmeyen takımın aynı ligde kalması bile zora girmekteydi. Böyle bir dönemde ileride Bucaspor'a büyük katkılar sağlayacak olan çok önemli bir isim yönetime girdi. Kenan Özkan'ın oğlu Mehmet Seyit Özkan. Ayrıca Veli Velioğlu, Tarık Vardar, Hüseyin Özer gibi isimler de kulüp yönetimine girdi. Belediye başkanı Ertan Erdek ve elbette uzun yıllardır Bucaspor'a katkı sağlayan Akın Göksu, Salih Çınar, Cemil Şeboy ve Binali Sarıçam gibi isimlerle, Bucaspor'un daha iyi bir noktaya gelmesi de sürpriz olmayacaktı.
1989-90 sezonunun başında kulüp başkanlığını Akın Göksu yapmaktaydı. Basın sözcüsü Cemil Şeboy'du. Seyit Mehmet Özkan profesyonel şube sorumlusuydu. Sadık Gündoğan, Sait Karafırtınalar, Ethem Yıldız, İlker Seven, Birol Tunar gibi oyuncularla iyi bir takım kuran Bucaspor'dan artık yönetim şampiyonluk bekliyor ve bunu açık açık söylemekten de çekinmiyordu. Buca, Konak'tan ayrılarak ilçe haline gelmiş, nüfusu artmış ve dolayısıyla büyüyen Buca'nın futbol takımı Bucaspor'un da hedefleri artmıştı. 3. Lig'teki grupta Çanakkalespor, Uşakspor, Manisaspor gibi iddialı şehir takımları vardı. Buca, 23 Eylül'de Yeşilova karşısındaki 4-1'lık galibiyetle lige başladı. 1 Ekim'de yine kendi sahasında Uşak'ı 3-0 ile geçerken, bir hafta sonra deplasmanda Burhaniye'yi 1-0 yendi. Böylece Bucaspor ligin en iddialı ekiplerinden bir tanesi olduğunu göstermişti. Elbette başarı seyirci desteğini de arttırmıştı. Çanakkale deplasmanına yüzlerce Bucalı gitmiş, Aralık ayındaki Çeşmespor deplasmanına da 3000 kişi ile gitmeyi planlamıştı. Ancak Çeşme Kaymakamı sadece 400 kişi alabileceğini söylemişti. Bucalılar bu maçta büyük destek verdiler. Maçı izleyenler arasında İzmir milletvekili Işılay Saygın da vardı. 8 Aralık 1989'da dağıtılan Spor Toto Teşkilatı Ödülleri'nde Bucaspor ''3.Lig'in en başarılı takımı'' seçildi. Şimdi sırada bu ödülün hakkını vermek yani sezonu şampiyon tamamlamak vardı. Bucaspor 24 Aralık'ta evinde Edremitspor karşısına çıktı. Maç 2-1 bitti ve böylece Bucaspor ilk yarıyı Manisaspor'un bir puan önünde lider bitirdi ancak bu durum fazla uzun sürmedi. 19 Şubat'ta Uşak ile berabere kalan Bucaspor liderliği Manisaspor'a kaptırdı. Bundan sonra da liderlik Buca ile Manisa arasında bir kaç kez daha gelip gitti. Unutulmaz maçlardan biri de Buca'nın 10 Mart'ta evinde Manisa'yı 1-0 yenerek liderliği yeniden ele geçirdiği maçtı. Ligin ikinci yarısında Bucaspor, Manisaspor ve Çeşmespor arasında şampiyonluk için büyük bir yarış vardı. Ligin bitimine beş hafta kala Çeşmespor yarıştan koptu. Geriye Manisaspor kalmıştı ancak ligin bitimine iki hafta kala iki puan öndeydi. Diğer bir İzmir takımı olan Yeşilova, Manisa'dan evinde beraberlik koparınca Buca ile Manisa puan puana geldi. Bucaspor averaj olarak üstündü ancak Manisa evinde Tekelspor ile oynayacak, Buca ise zorlu Edremit deplasmanına çıkacaktı. Büyük taraftar desteğiyle Edremit'e giden Bucaspor ilk yarı istediğini alamadı ve ilk yarı 0-0 bitti. İkinci yarı beklenen gol nihayet Erdem ile geldi ve Buca maçı 1-0 kazandı. Taraftarlar, futbolcular ve yöneticiler sevinçten deliye döndü. Bucaspor ilk defa 2. Lig'te oynayacaktı. Aynı günün akşamına Bucaspor kafilesi Buca'ya geldi. O gün Buca bayram yerine dönmüştü.
- İstikrarlı ve 2. Lig'in gediklisi Bucaspor -
Bucaspor'un 2. Lig'e yükselmesi artık kesenin de daha çok açılması gerektiğini işaret etmekteydi. Güçlü bir yönetim kurulmazsa 2. Lig'teki kuvvetli takımlar karşısında tutunmak çok zordu. İsmet Çiftçi başkanlığında bir yönetim oluşturuldu. Şefik Yalar, Kemal Balkanlı, Akın Göksu, Seyit Mehmet Özkan, Yusuf Muhafız, Hüseyin Tırpancı gibi önemli isimler yönetimdeydi. Ayrıca uzun yıllardır Bucaspor'a hizmet eden Seyit Mehmet Özkan, Veli Velioğlu, Binali Sarıçam ve Cemil Şeboy divan kuruluna seçildi. Bu dönemde ilk defa altyapı okulu açıldı. Teknik direktörlüğe Erkan Velioğlu getirildi. Şampiyon takım büyük ölçüde korundu. Kale Ercan Budinli'ye emanetti. İmparator lakaplı kaptan Sadık Gündoğan yine dümenin başındaydı. Genç forvet Sait Karafırtınalar takımda tutulmuştu. Ethem Yıldız, Cumhur Çakır, İlker Seven, İrfan Öztürk ve Nejdet Yaslıoğlu gibi önemli isimler kadrodaydı.
1990-91 sezonuna Bucaspor öyle bir başlangıç yaptı ki kendisine ''fırtına'' lakabı konuldu. Buca'nın stadı bakımda olduğu için ilk üç maç Alsancak Stadı'nda oynanacaktı. İlk maçta Altınordu 1-0, ikinci maçta İzmirspor 6-0, üçüncü maçta ise Antalyaspor 1-0 ile mağlup edildi. Sonraki maçta Atatürk Stadı'nda Sökespor 2-1 mağlup edildi. Beşinci maç Göztepe ile Alsancak Stadı'nda oynanacaktı. Göztepe tarihi boyunca üst liglerde oynamış ligin iddialı takımlarındandı. Bucaspor bir kez daha herkesi şaşırtıp maçı 2-1 kazanmayı bildi. Böylece lige ''fırtına'' gibi bir başlangıç yapmıştı. Bucaspor'un bu serisine bir sonraki maçta ligin kuvvetli takımlarından Altay 1-0 ile son verdi. Sonraki haftalarda Bucaspor istediği sonuçları alamamaya başladı. Erkan Velioğlu görevden ayrıldı ve yerine Göztepe'nin efsane oyunculardan ve Buca doğumlu Ertan Öznur getirildi. Bucaspor ligin ilk yarısını Altay'ın 13 puan gerisinde beşinci sırada bitirdi. Bucaspor bu dönemde tesisleşme için düğmeye bastı ancak bunun için kredi gerekiyordu. Işılay Saygın bakan olarak görev yapmaktaydı. Yine kritik bir dönemde Işılay Saygın'dan yardım istendi. Kendisi tesisleşme için istenilen kredinin parça parça ödenebileceğini söyledi. Kredinin ödemesinin gecikmesi dolayısıyla kulüp mali açıdan zorlanmaya başladı. Ayrıca kulüp ile belediye arasında sorunlar meydana gelmişti. Teknik direktör Ertan Öznur'un istifası istenmiş ancak belediye buna karşı çıkmıştı. Ayrıca belediye başkanı Ertan Erdek ilginç bir şekilde ''kulübe siyaset soktular'' açıklaması yapacaktı. Bu durum lige de yansıdı ve Bucaspor ''fırtına'' gibi başladığı ligi ancak 11. sırada bitirebildi. Sezon sonunda başkan Atilla Türkkal istifa etti. Belediye başkanı Ertan Erdek'in ağırlığında bir yönetim oluşturuldu. Ancak bu yönetimde eskiden kalma çok az isim vardı.
Bucaspor 1991-92 sezonunu 9. sırada tamamladı. Sonraki sene ise şampiyonluk mücadelesi verdi. Kademe Grubu'nu 6. sırada tamamlamasına rağmen, Klasman Grubu'nda kendini toparladı ve ligi Balıkesirspor'un 4 puan gerisinde dördüncü sırada tamamlayarak play-offları kılpayı kaçırdı. Elbette başarılı sezonun bir de karşılığı vardı. Bucaspor haddinden çok daha fazla para harcamış ve 600 milyon liralık bir borç oluşmuştu. Belediye başkanı Ertan Erdek'in kulübe bu kadar müdahale etmesi pek çok yöneticiyi kaçırtmış ve Bucaspor desteksiz kalmıştı. Kulübün başkanlığını da zaten belediye başkanının yeğeni Eser Cihan yapmaktaydı. İstifa etmek istedi ancak belediye başkanı ''bir çaresine bakarız'' diyerek istifadan vazgeçirdi.
Bucaspor 1993-94 sezonunun ilk yarısından sadece 5 puan alabildi. 9 Ekim'deki kritik Göztepe maçından da yenilgi gelince, üç yönetici, teknik direktör Ayfer Elmastaşoğlu ve antrenör Şeref İncimen istifa etti. Klasman grubu 12 puanla son sırada kalan Bucaspor'un durumu hiç iç açıcı gözükmüyordu. Bunun üzerine eski yöneticiler bu duruma daha fazla sessiz kalamadılar. İsmet Çiftçi, Cemil Şeboy, Adem Turgut, Hakan Örüç ve Seyit Mehmet Özkan kulübe destek vereceklerini açıkladılar. Teknik direktörlüğe ise Ergun Kantarcı getirildi. Göztepe 10 Aralık'ta oynanan Bucaspor maçının hasılat gelirini Bucaspor'a bağışlayacağını açıkladı. 28 Mart 1994'te yerel seçimler oldu. Belediye başkanlığına Cemil Şeboy seçildi. Bu durum da Bucaspor için iyi günlerin habercisiydi. 12 Nisan'da Bucaspor'da kongre yapıldı. Şükrü Kayagüney kulüp başkanlığına seçildi. Bucaspor ikinci yarıda bambaşka bir performans ortaya koyarak ligde kalmayı başardı.
Bucaspor 1994-95 sezonu öncesinde kadroda büyük bir revizyona gitti. Pek çok yeni oyuncu alındı. Arkasına da güçlü bir yönetimi alan Bucaspor, ligde başarılı sonuçlar elde etti. Kademe Grubu'nu 4. sırada tamamladı. Karşıyaka ve Aydınspor Yükselme Grubu'na kalıyor, Bucaspor ise Klasman Grubu'nda yola devam ediyordu. Grubun favorisi Göztepe kötü bir performans gösterince, Bucaspor bir anda grubun favorilerinden birisi haline geldi. Lider götürdüğü grupta, sondan bir önceki maçta sürpriz bir şekilde Muğlaspor'a 2-1 kaybedince, ligin bitimine bir hafta kala Göztepe'nin 1 puan gerisine düştü. Bucaspor'un mutlaka kazanması ve Göztepe'nin puan kaybetmesi gerekiyordu. Bucaspor son hafta hata yapmadı ve evinde Manisaspor'u 4-1 yendi. Göztepe'nin de puan kaybetmesiyle tarihinde ilk defa Birinci Lig'e (günümüzün Süper Lig'i) yükselmek için play-off maçları oynamaya hak kazandı. Maçlar Konya'da oynanacaktı. Çeyrek final, yarı final ve final maçlarını kazanan Birinci Lig'e yükseliyordu. Bucaspor, Adanaspor ile eşleşti. Maçtan önce Bucasporlu yöneticiler kafa karışıklığı içerisindeydi. Bucaspor 1. Lig'e yükselirse takımı 1. Lig'de finanse etmenin çok zor olacağını düşünüyorlardı. Yöneticilere göre Bucaspor 1. Lig'e henüz hazır değildi. Yine de Karaburun'da çok sıkı bir kampa girildi ve maç saati beklenmeye başlandı. 27 Mayıs'taki maçta Adanaspor maçı 3-2 kazandı ve Bucaspor elenmiş oldu. Ancak önemli bir tecrübe kazanmış ve tarihinde ilk defa 1. Lig'e yani Türkiye'nin en iyi 18 takımı arasına girmeye bu kadar yaklaşmıştı.
Bucaspor 1995-96 sezonunda istediğini elde edemedi. Kademe Grubu'nu 7. sırada bitirdi. Klasman Grubu'nda ise daha iyi bir performans göstermesine rağmen ligi ikinci sırada, lider Yeni Salihlispor yedi puan gerisinde tamamladı ve play-offlara kalamadı. Bucaspor bir önceki sezona göre pek çok önemli oyuncusunu satmıştı. Kadro korunabilseydi büyük ihtimalle bu sene de play-off maçları görülebilecekti.
Bir sonraki sene Bucaspor için yine tarihi bir sene oldu. Bucaspor teknik direktör olarak Behiç Funda'yı getirmişti. Cemil Şeboy ise başkanlığa getirilmişti. Kendisi aynı zamanda belediye başkanıydı. İsmet Çiftçi, Mehmet Ali Susam, Mehmet Seyit Özkan, Veli Velioğlu, Şükrü Kayagüney, Akın Göksu gibi önemli isimler yine yönetim kadrosundaydı. İyi de bir futbolcu kadrosu oluşturulunca, Bucaspor bir anda ligin favorilerinden biri haline geldi. Bir önemli olay daha vardı. Kaynaklar'ın Olduruk bölgesinde geniş bir arazi satın alınmıştı. Burada tesisler yapılmaya başlandı. Bucaspor'un halen kullandığı tesisler... Bucaspor lige kötü başladı. Muğlaspor karşısında 1-0 mağlubiyet alınmıştı. Ardından Kuşadası karşısında da 2-2 berabere kalınması keyifleri kaçırdı. Balıkesir deplasmanından bir puan ile dönüldü. İlk üç haftada sadece iki puan alınabilmişti. Bir sonraki maç Göztepe karşısındaydı ve mutlak galibiyet bekleniyordu. Bucaspor maça fırtına gibi başladı. Skoru 4-0'a getirdi. Göztepe'nin sonradan atacağı 3 gol yeterli olmayacaktı. Ancak sonraki iki hafta yine iki beraberlik ile geçti. Kademe Grubu'nda istenilen performans ortaya konulamadı. Bucaspor ligi ortada, beşinci sırada tamamladı. 8 Kasım 1996'da Seyit Mehmet Özkan başkanlığa seçildi. Klasman Grubu'nda nihayet kendine gelen Bucaspor; Muğlaspor, Turgutluspor ve Aydınspor ile büyük bir liderlik yarışına girdi. Bitime dört hafta kala, Bucaspor beş puan farkla lider durumdaydı. Göztepe ile evinde 2-2 berabere kaldı ve Aydınspor'un 4 puan önünde haftayı kapattı. Sonraki hafta kritik Turgutlu maçını 1-0 kaybedince bitime iki hafta kala puan farkı 1'e indi. Bucaspor liderdi ancak hataya tahammül yoktu. Bir sonraki hafta Balıkesirspor'u 3-0 ile yenen Bucaspor, Turgutlu'nun ve Aydın'ın kaybetmesiyle son haftaya dört puan önde girdi ve son hafta Aydınspor'a yenilmesine rağmen play-offlara katılmaya hak kazandı. Play-offlar bu sefer Antalya'da oynanacaktı ve rakip dönemin kuvvetli takımı Şekerspor'du. Bucaspor karşılaşmada varlık gösteremedi ve 4-1 kaybederek, 1. Lig hayalini bir başka bahara bıraktı. Karşılaşmadan sonra Seyit Mehmet Özkan sorumluluğu üstlenerek istifa etti. Kulüp başkanlığına Adnan Dolma seçildi.
Adnan Dolma başkanlığındaki dönem Bucaspor'un maddi açıdan kaynak aradığı ve orta sıralarda oynadığı bir dönem olarak geçti. Kulüp başkanlığına 1999 yılı Mayıs ayında Yusuf Muhafız getirildi ve Bucaspor'da yeni bir dönem başladı. Ancak işler yolunda gitmiyordu. Bucaspor hiç futbolcu satamamış ve kasaya para girmemişti. Ayrıca Seyit Mehmet Özkan ayrılma kararı almıştı. Yusuf Muhafız sonraki yıllarda maddi açıdan kulübü toparladı. 2005 senesinde kulübü Ufuk Akgün'e teslim etti. Bu döneme bakıldığında 2003-2004 sezonu Bucaspor açısından önemli bir sezon oldu. Bucaspor ile Karagümrük'ün baş başa götürdüğü şampiyonluk mücadelesi, 29. haftada Bucaspor'un Eskişehirspor'a 1-0 kaybetmesi ile sona ermiş oldu. Kalan beş haftada puan farkı sekize yükselmişti. Ancak Bucaspor yıllar sonra ilk defa 1. Lig'e (o zamanlar 2. Lig A Kategorisi) bu kadar yaklaşmış oldu. Birinci olan direk lig yükseliyordu. Ayrıca 2004 senesinde Olduruk'taki tesislere yeni sahalar yapılmış ve tesis geliştirilmişti. Şüphesiz unutulmayacak olaylardan biri de kulübün sarı ve lacivert renklerine, kırmızı rengin eklenmesidir. Büyük tartışmalara sebep olan bu renk, 2005 yılında gelen yeni yönetim ile birlikte kaldırılacaktı.
Yeni başkan Ufuk Akgün liderliğindeki Bucaspor; İsmet Çiftçi, Şeref Üstündağ, Salih Gözebe, Hayati Eröz, Kemal Göksu, Erdal Gündoğan, Ergun Tımarlı, Süleyman Toprak gibi isimlerin olduğu güçlü bir yönetim oluşturdu. Buca'nın teknik direktörlüğüne ise Nejat Gürpınar getirildi. Bucaspor Kademe Grubu'nun bitimine dört hafta kala lider Alanyaspor'un 3 puan gerisinde olmasına rağmen, ligi averaj farkıyla lider bitirmeyi başardı. Böylece tarihinde ilk defa Yükselme Grubu'na katılmaya hak kazandı. Yükselme Grubu'nda Kasımpaşa, Gençlerbirliği ASAŞ, Eskişehirspor, Siirtspor gibi dönemin güçlü takımları bulunuyordu. Bucaspor bu zorlu grubu son sırada bitirdi. Ancak önemli bir tecrübe edinmiş oldu.
2006 yılının Mayıs ayında Ufuk Akgün başkanlığı bıraktı. İsmet Çiftçi başkan seçildi. Yönetim kadrosu fazla değişmemişti. Teknik direktörlüğe Hayri Obüs getirildi. İşler istendiği gibi gitmedi ve Bucaspor Kademe Grubu'nu 5. sırada bitirdi. Klasman Grubu'nda durumu toparladı ancak 1 puan farkla play-off şansını Marmarisspor'a kaptırdı. Sonraki sene teknik direktörlüğe Ali Nail Durmuş getirildi. Haziran 2007'de yapılan kongrede İsmet Çiftçi yeniden başkanlığa seçildi. BucaGenç'in kurucusu Seyit Mehmet Özkan yıllar sonra ilk defa yönetimde yer aldı. Şükrü Kayagüney de yönetimdeki diğer önemli bir isimdi. Şeref Üstündağ basın sözcüsü olarak görev yapacaktı. Ligin başında işler istendiği gibi gitmedi. Teknik direktörlüğe Özcan Kızıltan getirildi. Bucaspor ligde toparlansa da nefesi lider Alanyaspor'u yakalamaya yetmedi ve ligi Alanyaspor'un 7 puan gerisinde ikinci sırada tamamladı.
- Efsane Bucaspor -
2008-2009 sezonu öncesinde İsmet Çiftçi ''artık yoruldum'' diyerek görevi bıraktı. Ancak Bucaspor'un yönetiminde aktif olmaya da devam edecekti. Haziran 2008'de oluşturulan yönetimde çok önemli isimler vardı. Başkan olarak eski basın sözcüsü Şeref Üstündağ seçildi. Seyit Mehmet Özkan başkan yardımcılığı görevine gelmişti. İsmet Çiftçi altyapıdan sorumlu olacaktı. Abdülmecit Sulak, Hayati Eröz, Mehmet Bektur, Erdal Gündoğan, Salih Gözebe, Cafer Uçar, Süleyman Tahtalı öne çıkan diğer isimlerdi. Belediye başkanı Cemil Şeboy elbette her zaman olduğu gibi Bucaspor'un arkasındaydı. Bucaspor yönetimi artık geçmişten gelen tecrübeleri ile bu sene hata yapmamak ve şampiyon olacak bir takım oluşturmak istiyordu. Alt ligleri çok iyi bilen bir isim teknik direktör olmalıydı. Karşıyaka, Sivasspor, Eskişehirspor gibi pek çok kulübü çalıştırmış ve en son Adanaspor'da görev yapmış Kemal Kılıç ile anlaşmaya varıldı. Kemal Kılıç belki de Bucaspor'da çok uzun yıllar görev yapmadı. Ancak bugün Bucalılar tarafından ismi duyulduğunda tebessüm ettiren bir isim. Bunun sebebi ise kendisinin ''efsane Bucaspor'' takımının mimarı olması. Kemal Kılıç öyle bir takım kurdu ki, Süper Lig'teki takımların bile zorlanacağı ve rekorlarla şampiyon olacak bir takımdı. Hedefi mutlak şampiyonluk olarak belirleyen Kemal Kılıç, yanına Bucaspor'un sembol isimlerinden ve yardımcılığını yapacak olan Sait Karafırtınalar'ı da alarak il il dolaştı, araştırmalar yürüttü. Takımda İzzet Kaya, Bekir Yılmaz, Erkan Taşkıran, Sercan Kaya ve kiralık gittiği Altay'dan geri dönen Mehmet Batdal gibi kaliteli isimler vardı. Sıra bu isimlere yapılacak nokta transferlere gelmişti. Eskişehirspor'dan Cenk Tekelioğlu ve Adanaspor'dan Yılmaz Özlem gibi iki önemli oyuncu takımın ağabeyi olarak kulübe katıldılar. Kahramanmaraşspor'dan alınan Veli Kızılkaya henüz 23 yaşında gelecek vaat eden bir isimdi. Yine Kahramanmaraşspor'dan Ozan İpek alındı. Adana Demirspor'dan iki önemli oyuncu; Ramazan Altıntepe ve Kenan Aslanoğlu transfer edildi. Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'dan tecrübeli forvet ve aynı zamanda İzmirli olan eski Karşıyakalı Türker Demirhan transfer edildi. Karabükspor'dan Taner Taşçı, Afyonkarahisarspor'dan Erman Özcan alındı. Altay ile özdeşleşen oyunculardan Yakup Sertkaya Bucaspor'a getirildi. Bucaspor ligin üstünde bir kadro kurmuştu. İyi bir yönetim ve iyi bir teknik direktöre sahip Bucaspor, artık şampiyonluktan başka bir şey düşünemezdi.
Bucaspor yazın katıldığı TSYD Turnuvası'nda gücünü herkese gösterme fırsatını yakaladı. Finalde Manisaspor'u yenerek ilk defa TSYD Kupası'nı kazandı. 2. Lig'e 3-1'lik Akhisarspor galibiyeti ile başlayan Bucaspor, evinde Fethiyespor'u 2-0, Atatürk Stadı'nda Altınordu'yu 8-1 ile geçti. Sonraki hafta Adana Demirspor'a iki puan kaptırdı ancak sonraki Afyonkarahisar ve Alanya maçlarını da kazanmayı bildi. Artık Bucaspor grubun en büyük favorisiydi. Bucaspor ikinci devre maçlarına kadar hiç yenilmedi. İlk yenilgisini 11. haftada Akhisar karşısında aldı. Ligi rahat bir şekilde, en yakın rakibi Tarsus İdman Yurdu'nun 7 puan önünde lider bitirdi. Yükselme Grubu maçları öncesinde Bucaspor iyi bir görünüm çizmiş olsa da, grubunda Mersin İdman Yurdu, Tarsus İdman Yurdu, Tokatspor, Çorumspor, Vanspor, Beykoz gibi güçlü takımlar vardı. Ancak Bucaspor öyle bir takıma sahipti ki kimsenin Bucaspor önünde duramayacağı kısa sürede belli oldu.
Çok eski zamanlardan beri Çevik Bir Meydanı'ndaki eski stadı kullanan Bucaspor, artık yeni stada ihtiyaç duyar olmuştu. Buca ilçesi çok kalabalıklaşmıştı. Bucaspor büyük ilgi görüyordu ve 2000 kapasiteye sahip stad halka yetmiyordu. Bu durum üzerine belediye başkanı Cemil Şeboy Buca'nın Evka-1 bölgesinde bulunan ve çöp dökmek için kullanılan bir vadiyi ele değerlendirmek istedi. 7500 kişilik yeni bir stad yapılacaktı. Stad belediyenin olacak, Bucaspor ise stadı kiralayacaktı. 10 Haziran 2008 tarihinde başlanan çalışmalar hızla sonuca ulaştı ve 2009 yılının başına, Yükselme Grubu'nun ilk maçı olan Çorumspor maçına yetiştirildi. 18 Ocak 2009 tarihinde Bucaspor tarihi Çorumspor maçına çıktı. Stad tıklım tıklım dolmuştu. Bucaspor'un hem yeni stadındaki ilk maçı hem de şampiyonluk grubunun ilk maçıydı. Taraftarla daha da kenetlenen Bucaspor, Çorumspor'u 1-0 yenerek lige galibiyetle merhaba dedi. Zorlu Vanspor deplasmanında önemli 1 puanı cebine koydu ve sonraki hafta yine arkasına büyük taraftar desteğini alarak Eyüpspor'u 3-2 yendi. Sonraki hafta Tarsus'dan 1 puan ile döndü evinde Beykoz'u 3-2 ile geçti. İlk yenilgisini bir sonraki hafta Tokat'ta aldı ancak sonradan öyle bir seri başladı ki bütün Türkiye'nin ilgisi İzmir'in sarı-lacivertli temsilcisine yöneldi. Bucaspor sonraki 10 maçta tam 8 galibiyet aldı ve 2 beraberlik alarak rahatlıkla şampiyonluğa ulaştı. En yakın rakibi Mersin İdman Yurdu ile arasında 6 puan fark oluşmuştu. Bucaspor'un şampiyonluğu garantilediği 26 Nisan'daki Tokatspor maçı sonrası Buca'da büyük bir sevinç hakim oldu. Bucaspor tarihinde ilk defa Birinci Lig'de yer alacaktı. Altyapısıyla, tesisleriyle, stadıyla tüm Türkiye'nin parmakla göstereceği bir Bucaspor geliyordu.
Bucaspor 2009-2010 sezonunda tarihinde ilk defa Birinci Lig'de mücadele edecekti. Bunun yanı sıra İkinci Lig'de mali sorunlar da yaşamış ancak kulübün başarısı için bu sorunlar fazla konuşulmamıştı. 2009 yazında da maddi olarak düze çıkmış değildi ve en azından ligde kalmak için şampiyon kadro korunmalı ve kulübü maddi açıdan zorlamadan nokta transferler yapılmalıydı. Gerçekten de öyle oldu. Sezon öncesinde Bucaspor başkanı Şeref Üstündağ idi. Sezon içerisinde ise yerine basın sözcüsü Mehmet Bektur gelecekti. Yönetim ise büyük ölçüde aynı isimlerden oluşuyordu. Teknik direktörlük görevine Kemal Kılıç devam edecekti. Geçen senenin devre arasında Ozan İpek Bursaspor'a satılmıştı. Ozan dışında da önemli bir kayıp yaşanmamıştı. Önemli oyuncuların hepsi kadroda tutuldu. Konyaspor'dan Atilla Özmen geldi. Böylece Cenk'in yedeği seçilmiş oluyordu. En son Gençlerbirliği'nde oynamış tecrübeli stoper Mehmet Polat ile anlaşıldı. Kocaelispor'dan Serkan Yanık, Manisaspor'dan ise eski Beşiktaşlı Erman Güraçar kadroya dahil edildi. Sivasspor'dan alınan Pieter Mbemba, Bucaspor tarihinin ilk yabancı transferi oldu. Kocaelispor'dan Berkay Samancı transfer edildi. Denizlispor'dan Murat Karakoç ve Zafer Çevik alındı. Santrafor olarak ise Karşıyaka'dan Yunus Altun gelerek hücum attı iyice sağlamlaştırıldı. Her ne kadar geniş ve etkili bir kadro gibi görünse de Bucaspor'un 1. Lig'de ne yapacağı soru işaretiydi.
Ligin başlamasıyla beraber Bucaspor'un yerinin üst sıralar olacağı kısa sürede anlaşıldı. Yeniler ve eskiler çok iyi bir şekilde kaynaşmıştı. Bucaspor ilk maçında evinde Kocaelispor'u 4-0 ile geçti. İkinci maçta Çanakkale Dardanelspor deplasmanda 3-0 mağlup edildi. Sonraki maçta evde Hacettepe 2-1 mağlup edildi. Ancak bu üç takımın grubun zayıf takımları olduğu biliniyordu. Sonraki maçlar çok daha önemliydi. Bucaspor grubun güçlü takımı Konyaspor karşısında 3-2 yenilerek ilk puan kaybını yaşadı. Sonraki hafta evinde Bolu'ya iki puan kaybetti ve ligin 6. haftasında Kartalspor'a 3-0 yenilmesi iyice keyifleri kaçırdı. Kemal Kılıç istifa etti ve yerine Özcan Kızıltan getirildi. Neyse ki yeni teknik direktör Bucaspor'a ilaç gibi geldi. Bundan sonraki üç haftada 2 galibiyet, 1 beraberlik alınca moraller yeniden düzeldi. Bucaspor'un şampiyonluk adayı olmasında ise 15. haftadan itibaren aldığı galibiyet serisi çok etkili oldu. Bucaspor üst üste 5 galibiyet elde etti. Yine 24. haftada başlayarak 6 haftalık bir galibiyet serisi daha yakaladı. 29.haftada Karşıyaka karşısında gelen 3-2'lik galibiyet sonrasında Bucaspor en yakın rakibi Adanaspor'un 7 puan önünde ikinci sıradaydı. Ancak sonraki dört haftada alınan kötü sonuçlar Bucaspor'un Süper Lig yarışını az kalsın kabusa çevirecekti. Önce Altay deplasmanında 1-1 berabere kalındı. Ardından Buca Arena'da Mersin İdman Yurdu'na karşı 3-2 kaybedildi ve büyük şaşkınlığa sebep oldu. Sonraki iki haftada evde Gaziantep Büyükşehir Belediyespor'a ve deplasmanda Rizespor'a karşı alınan beraberlikler Bucaspor'u bir anda Adanaspor ile aynı puana getirmişti. İki takım son haftaya 61'er puanla kafa kafaya giriyordu. Bucaspor evinde iddiası kalmamış Kayseri Erciyesspor ile oynayacaktı. Adanaspor ise lider ancak şampiyonluğu garantilemiş Karabükspor ile oynayacaktı. İzmir'de büyük bir heyecan dalgası oluşturmuştu. İzmir şehri en üst ligde 2002-2003 sezonundan beri temsil edilmiyordu. Bucaspor'un bunu gerçekleştirmesine sadece bir 90 dakika kalmıştı. Bucaspor kuşkusuz çok iyi bir takımdı ancak 4 maçtır kazanamaması Bucalıları endişelendirmekteydi.
8 Mayıs 2010 akşamında Buca Arena'da öyle bir ortam oluştu ki aslında atmosferi gören kimsenin Bucaspor'un çıkamayacağıyla ilgili bir kuşkusu kalmazdı. Buca Arena tıklım tıklımdı. Biletler günden öncesinden bitmişti ve bilet bulamayan binlerce insan, tepelerden ve hatta apartmanların balkonlarından ve çatılarından maçı takip etmek için stada akın etmişlerdi. Bucaspor yanında inanılmaz bir taraftar desteği bulmuştu. Ve tarihi maç başladı. Mehmet Batdal 23. dakikada Kayseri Erciyesspor ağlarını sarstığında Bucaspor'un işi şansa bırakmaya niyetinin olmadığı çoktan anlaşılmıştı. Buca Arena adeta yerinden oynuyordu. İlk yarı bu skorla bitti. Adanaspor ise Karabükspor karşısında 2-1 ile öndeydi. Belliydi ki Bucaspor'un ipi kendisinin kesmesi gerekecekti. İkinci yarıya da hızlı başlayan Bucaspor 49. dakikada Sercan Kaya ile skoru 2-0'a getirdi. Ardından Erciyesspor'un gardı iyice düştü. 64. dakikada Mehmet Batdal skoru 3-0'a getirdi. Buca Arena'da artık şampiyonluk şarkıları söyleniyordu. 90+1'de Türker sonucu tayin eden golü attı: 4-0. Buca'da yer yerinden oynuyordu. Buca sokakları korna sesleri ile yankılanıyordu. Hayatında Bucaspor'un maçına gitmemiş ya da futbolla ilgisi olmayan insanlar bile yaşadıkları yerin Süper Lig'de temsil edilecek olmasının sevinci içindeydi. Şüphesiz Buca'da böyle bir sevinç önceden hiç görülmemişti. Bucaspor'u büyük imkansızlıklar içinde kuranlar acaba bir gün böyle bir şeyin olabileceği hiç hayal etmişler miydi?
- Süper Lig: Sonun başlangıcı -
Bucaspor Süper Lig'e katılım başarısı gösterdiği için elbette TFF'den önemli bir gelir almıştı. Bunun yanında yayından ve sponsorluklardan gelen bir gelir de vardı. Ancak Bucaspor maddi açıdan hiç bir zaman Süper Lig'e hazır olmadı. Buca gibi bir ilçe takımının istikrarlı bir şekilde Süper Lig'de yer alması için ve hatta küme düştüğünde yeniden toparlanabilmesi için bile öncelikle Birinci Lig'te pişmesi, kendini toparlaması gerekirdi. Tesisleşme sağlanmalı, altyapıda bir sistem oturtulmalı, borçlar kulübe tehdit olacak düzeyden aşağıya çekilmeliydi. Aslında Bucaspor bunların hepsini başarılı bir şekilde uygulamaktaydı. Ancak Süper Lig başarısını kimse beklemiyordu. Bu durumda yapılacak en akıllıca şey şampiyon kadroyu korumak ve maddi açıdan kulübü zorlamayacak nokta transferlere gidilmesiydi. Küme düşülse bile kulüp zor duruma sokulmamalıydı. Ancak Bucaspor yönetimi yapması gerekenin tersini yaptı. Bucaspor için sonun başlangıcı aslında bu sezon olacaktı.
Başkan Mehmet Bektur, Temmuz ayında istifa edince yerine yeniden Şeref Üstündağ geldi. Bucaspor kadrosu ise hızlı bir şekilde dağıldı. Mehmet Batdal Galatasaray'a gitti ve sözleşmesi de bittiğinden transferinden bir gelir elde edilemedi. Yunus Altun Mersin İdman Yurdu'na, Yakup Sertkaya Balıkesirspor'a, İzzet Kaya, Yılmaz Özlem ve Türker Demirhan Göztepe'ye, Cenk Tekelioğlu Altay'a gitti. Böylece takımın iskeleti dağılmış oluyordu. Gelen isimler ise çok yüksek meblağlara alınan ismi olan ancak cismi olmayan isimlerdi. Landry Mulemo, Orhan Ak, Stjepan Tomas, Carlos Fernandes, Ragıp Başdağ, Jerko Leko, Musa Aydın, İbrahim Dağaşan, Victor Mendy, Koray Çölgeçen, Dady, Manucho, Ediz Bahtiyaroğlu ve Beto gibi pek çok isim transfer edildi. Kadro baştan aşağı yenilendi. İsim olarak pek çoğu tanınmış isimlerdi. Ne var ki lig boyunca hiç bir zaman takım olamadılar. Teknik direktör olarak getirilen Bülent Uygun ise Bucaspor'a büyük harcamalar yaptırdıktan sonra kulübü yüzüstü bırakıp gitmesiyle hatırlanıyor.
Bucaspor'da bir klasik meydana gelmiş ve her çıktığı yeni ligin başlangıcında olduğu gibi stadı yine bakıma alınmıştı. Bundan dolayı ilk yarı maçlarının hepsi Alsancak ve Atatürk Stadı'nda oynandı. Elbette Buca Arena'da oynansaydı, taraftar desteğiyle durum biraz daha farklı olabilirdi. İlk maç Atatürk Stadı'nda Beşiktaş karşısındaydı. Daha iyi bir hasılat almak için Beşiktaş ile Atatürk Stadı'nda oynanması kararlaştırılmıştı ancak Bucaspor için maç adeta deplasman havasına bürünmüştü. Buca taraftarı, İstanbul takımı desteklemek için stada akın eden siyah-beyazlı İzmirliler tarafından sayı olarak geride bırakılmıştı. Bunun yanı sıra Atatürk Stadı'ndan gelen hasılat da her zaman tartışma konusu oldu. Hasılatın tam olarak nereye gittiği hep sır olarak kaldı. Atatürk Stadı, İzmir takımları için hep sorun oldu. Bundan dolayı İzmir takımlarının taraftarları yeni stadların yapılmasını hep dört gözle bekledi. Bucaspor, Süper Lig'in ilk maçında iyi bir oyun ortaya koydu ancak 46. dakikada Bobo'nun golüne engel olamadı ve 1-0 yenildi. İkinci maçta Kasımpaşa deplasmanında bir puanı kopardı. 3. hafta Alsancak Stadı'nda Gençlerbirliği karşısında 3-1 kazanarak ilk galibiyetini aldı. Bundan sonraki haftalarda ise Bucaspor'un düşmesinden büyük payı olan kazanamama serisi başladı. Konya ile deplasmanda berabere kalan Buca, sonraki hafta evinde Galatasaray'a 1-0 kaybetti. Sonraki hafta Bursaspor deplasmanında bir kez daha 1-0 kaybedince kulüpte huzursuzluklar başladı. Sonraki hafta Bucaspor evinde Eskişehirspor ile 0-0 berabere kalınca teknik direktör Bülent Uygun istifa etti. Böylece milyonlarca euro harcattığı takımını tartışmalı bir şekilde yarı yolda bırakmış oldu. Ne ilginçtir ki en son rakip olduğu Eskişehirspor'a imza attı. Bu durum pek çok tartışmayı da beraberinde getirdi. Bülent Uygun'un yerine Samet Aybaba'nın göreve gelmesi de Bucaspor'a derman olamadı. Bucaspor bir sonraki galibiyetini 14. haftada Orhan Ak'ın son dakika golüyle Antalyaspor'a karşı görebildi.
Bucaspor devre arasında da pek çok oyuncu transferine gitti. Maddi açıdan daha da külfetin altına girdi. Kevin Pariente, Abdülkadir Özgen, Torric Jebrin, Cenk İşler, Pavel Londak gibi isimler geldi. Ancak bu isimler de çare getiremeyecekti. İkinci yarıya 5-1'lik Beşiktaş hezimetiyle başlandı. Ancak sonraki hafta Kasımpaşa karşısında 4-0 ile gelen galibiyet umut tazeledi. İki hafta sonra Konyaspor karşısında gelen 3-2'lik galibiyet ile Bucaspor kümede kalma yolunda ciddi biçimde umutlanacaktı. Sonraki üç haftada üç mağlubiyet alındı ancak 25. haftada gelen Gaziantepspor galibiyeti camiaya yeniden moral verdi. Bucaspor 26. haftada kümede kalma yarışındaki en büyük rakibi Sivasspor ile karşılaşacaktı. Mutlak kazanmak zorundaydı. Sivasspor 22, Bucaspor ise 21 puandaydı. Buca Arena'nın tıklım tıklım dolması ve büyük taraftar desteğine rağmen Bucaspor hiç ummadığı bir mağlubiyet aldı. Sivasspor 4-0 kazandı ve aradaki fark 4 puana çıktı. 28. haftada Bucaspor Karabükspor'u yenmesine rağmen, Sivasspor ile arasında puan farkı 7'ye çıkmıştı. Zaten kalan 6 haftada Bucaspor galibiyet dahi alamadı. Böylece Bucaspor'un Süper Lig macerası kısa sürüyor ve Bucaspor bir sene sonunda Süper Lig'ten ağır bir borç yüküyle küme düşüyordu.
- Bucaspor 1. Lig'te elinden geleni yaptı -
Bucaspor sonraki yıllarda gittikçe daha da ağırlaşan bir borç yüküyle karşılaştı. Yine de her şeye rağmen 1. Lig'te dört sene tutunmayı başladı. Bu kadar borca sahip pek çok takım bunu bile başaramayıp, paraşüt gibi amatör lige inmiş ve hatta yok olmuştu. Bucaspor ise bu kadar direnebilmesini altyapıya borçluydu. Bu dönemde Salih Uçan, Torric Jebrin, Batuhan İşçiler, Kamil Çörekçi, Ömer Kahveci, Emre Güral gibi pek çok isim Türk futboluna kazandırıldı. Bunların bir kısmı altyapıdan çıkan isimlerdi.
Bucaspor 1. Lig'e düştüğü ilk senesinde ligi 12. sırada tamamladı. Aralık 2011'de Şeref Üstündağ Bucaspor'dan ayrılınca yerine Hüsnü Kaya seçilmişti. Aslında bu dönemden sonra da Bucaspor yönetim kurulunun giderek kulübe yabancılaştığı dönemler başlıyordu. 2012-2013 sezonu öncesinde eski oyuncuları Erkan Taşkıran ve Mehmet Batdal'ın yanı sıra Umut Gündoğan, Luiz Henrique, Okan Alkan, İrfan Başaran, Efe Halil Özarslan gibi isimlerle güçlü bir kadro kurdu. Ligi beşinci bitirerek bir kez daha Süper Lig'in eşiğine geldi ancak yarı final maçında Konyaspor'a elendi. Süper Lig'e çıksa bile ligi maddi açıdan kaldırabilecek durumda değildi. Haziran 2013'te başkanlığa yeniden Mehmet Bektur geldi. Yönetim kurulunda Adnan Dolma, Hüsnü Kaya, Hikmet Çiftçi, Timur Yaykıran, Yaşar Yaralı gibi isimler vardı. Ancak bu yönetim kurulu da Bucaspor'un borçlarını hafifletemedi. Eylül ayında destek göremediğini söyleyerek istifa eden Mehmet Bektur'un yerine ikinci kez Hüsnü Kaya başkan oldu. Bu tarihten itibaren de Bucaspor yönetimleri pek çok kez değişmesine rağmen istikrarlı bir yönetim bir daha hiç sağlanamadı. Her şeye rağmen 2013-2014 sezonunu 9. sırada düşme korkusundan uzak şekilde tamamlayan Bucaspor'un, her geçen gün üstündeki borç yükü artıyordu. Ayrıca altyapıdan çıkan yetenekli oyuncular da başka takımlara satılıyor ancak yerini dolduracak kalitede oyuncu bulmak her geçen gün güçleşiyordu. 2014-2015 sezonu Bucaspor'un 1. Lig'e veda ettiği sezon oldu. Bucaspor sonuna kadar savaştı ancak 33 puanlı Denizlispor kümede kalırken, averaj farkıyla 33 puanlı Manisaspor ve 32 puanlı Bucaspor ligden düşecekti.
- Çöküş başlıyor -
2. Lig'teki ilk sezonunda Bucaspor lige son haftada tutundu. Son hafta maçında zorlu Kocaeli Birlikspor deplasmanında ilk yarı 2-1 üstün tamamlanmasına rağmen, ikinci yarıda bir gole engel olunamadı ve maç 2-2 bitti. Eğer 16. Kartalspor, 18. sırada küme düşmesi kesinleşmiş olan Tarsus İdman Yurdu'nu yense Bucaspor düşecekti. Ancak Kartalspor zayıf rakibi ile berabere kalınca Bucaspor kümede kaldı. 2016-2017 sezonunu ise küme düşme hattına yakın, 13. sırada tamamladı. 2017-2018 sezonunda ise son haftalara kadar büyük bir kümede kalma yarışı içerisine girdi. Ancak bu seferki çabalar kümede kalmaya yetmedi. 15. sıradaki Amedspor'un bir puan arkasında kaldı ve 16. sırada lige veda etti.
3. Lig'te sadece bir sene kaldı. Kulüp zaten her anlamda iflas etmiş durumdaydı. Elektrik, su paraları bile ödenemiyordu. Transfer yasağı vardı. Her ne kadar transfer yasağı devre arasında güç bela kaldırılmış ve bir kaç transfer yapılmışsa da bu çabalar kümede kalmaya yetmedi. Son haftalara kadar mücadele edilmesine rağmen, Bucaspor son sırada amatör kümeye düştü. Böylece 1984 yılından beri ilk defa amatör ligde mücadele edilecekti.
Bölgesel Amatör Lig'te mücadele edilen 2019-2020 sezonunda Bucaspor transfer yasaklısı olduğu için transfer yapamadı. Oyuncuların çoğu da başka takımlara ve yeni kurulan Ci Group Buca takımına gitti. Bucaspor 18-19 yaş ortalamasındaki gençlerle mücadele etti. Yazının yazıldığı tarih itibariyle koronavirüs dolayısıyla ligler 22. haftada tatil edilmiş durumda. Bucaspor 17 puanla 13. sırada ve en yakın İzmir takımı ile arasında 17 puan fark var. Statü gereği ya bir İzmir takımını altına alması gerekiyor ya da Yalovaspor'un Çiğlispor'a şampiyonluğu kaptırması gerekiyor. İkisi de çok zor ve bir mucize olmazsa Bucaspor gelecek sene İzmir Süper Amatör Ligi'nde yoluna devam edecek. Tabi eğer tamamen kapatılmazsa...
- Peki şimdi ne olacak? -
Türk futbolunun en büyük sıkıntılarından biri hiç kuşkusuz köklü takımların sahip oldukları ağır borç yükü yüzünden çöküş sürecine girmesi ve sonunda profesyonel liglerden yok olması. Bu durumu 2000'li yılların başında Diyarbakırspor, Vanspor, Erzurumspor, Malatyaspor gibi takımlar yaşadı. Yakın zamanda da Orduspor, Mersin İdman Yurdu, Gaziantepspor ve maalesef Bucaspor gibi takımlar, maddi sorunlar yüzünden yok oluşa sürüklenen takımlar kervanına katıldı.
Türkiye'de geçerli olan yasa kulüplerin aynı isim ve logo ile kurulması ve iki kulüp arasında isim ve logo değişikliğini kabul etmiyor. Bu durum da kulüplerin başka isim ve logolarla, olabildiğince kendilerini eski kulüplere benzeterek ortaya çıkmasına sebep oluyor. Bu duruma pek çok örnek var. Malatyaspor profesyonel liglerden silinince yerine Yeni Malatyaspor, Erzurumspor yerine Büyükşehir Belediyesi Erzurumspor, Orduspor yerine 52 Orduspor, Gaziantepspor yerine Gazişehir kurulmuş oldu ve buna başka onlarca örnek var. Sonunda Buca ilçesi de bu modaya uymuş gözüküyor. Bucaspor'un başkanlığını devralan Cihan Aktaş ve Mehmet Sevinç liderliğindeki yönetim ilk olarak Bucaspor'u 3. Lig'te tutmak için çaba sarf ettiler ancak Bucaspor'un içinde olduğu büyük borç yükü buna müsaade etmedi. 2018-2019 sezonu bitiminden sonra da 3. Lig'teki İzmir temsilcisi Tire 1922 takımını satın alarak, ismini önce Ci Group Buca; bir kaç ay sonra da 1928 Bucaspor olarak değiştirdiler. 1928 Bucaspor'u zamanla Buca halkının benimseyip benimsemeyeceğini zaman ve kazanacağı başarılar gösterecek ancak orijinal Bucaspor için artık umut yok gibi gözüküyor. Belki bir gün yasa değişir ve kulüplerin eski isim ve logoları kullanmalarına müsaade edilirse elbette bu durum değişebilir. Ancak şu an itibariyle böyle bir şey söz konusu değil.
Buca Belediyesi ise yazının yazıldığı an itibariyle Buca Belediyespor'a destek veriyor ve ileride takımı daha da yukarılara çıkarmaya çalışacak gibi. 2019-2020 sezonunu şampiyon bitiren Buca Belediyespor, play-off finallerini de kazanarak gelecek sene Buca ilçesini İzmir Süper Amatör Ligi'nde temsil etme hakkı elde etmiş oldu. Bahsedilmesi gereken başka bir Buca takımı daha var. Buca Zaferspor, 2018-2019 sezonu sonunda İzmir 1. Amatör Ligi'nde açık ara şampiyon olarak İzmir Süper Amatör Ligi'ne yükselmişti. 2019-2020 sezonu sonunda da başarısını devam ettirerek play-off müsabakalarına katılmaya hak kazandı. Yazının yazıldığı an itibariyle koronavirüs dolayısıyla maçlar henüz oynanmamış durumda. Ancak eğer başarılı olurlarsa gelecek sene Buca'yı Bölgesel Amatör Lig'de temsil edebilirler. Buca halkı mahalli bir takımı değil Bucaspor'un varisi olan bir takımı desteklemek isteyecektir. Bundan dolayı da şu anda ne belediye takımı ne de mahalli bir takım taraftar toplama potansiyeline sahip gözükmüyor. Ancak bu iki takımdan biri başarılarını sürdürüp ileride profesyonel lige yükselir ve gerekli isim ve arma değişikliklerine giderlerse, Buca halkının desteğine talip olabilirler.
- Bu sevda bitmez -
İzmir'de köklü kulüpler deyince akla altı tane takım gelir: Altay, Altınordu, Bucaspor, Göztepe, İzmirspor ve Karşıyaka. Bucaspor diğer takımlardan farklı olarak, 1980'li yıllar ve sonrasında elde ettiği başarılarla bu klasmana girmiştir. Küçük bir köy takımıyken, zamanla Buca ile paralel olarak büyümüş ve gün gelmiş Süper Lig'te mücadele eden 6. İzmir takımı olmuştur.
Buca ilçesi diğer büyük İzmir ilçeleri (Konak, Karabağlar, Bornova vs.) gibi hiç bir zaman takımsız kalmamış ve son 36 senede profesyonel ligde her zaman temsilcisi olmuştur. Bu durum da elbette Buca'da bir tribün geleneğinin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Futbol, Türk insanının çoğunluğu için olmazsa olmazdır ve Buca halkı kendilerini temsil edecek bir takımın varlığını her zaman arzulayacaktır. Belki bugün değil ama elbet bir gün bir Buca takımı çıkacak ve Buca'yı üst liglerde başarıyla temsil edecektir. Bucaspor geçmişte farklı isimlerle temsil edildi: Buca İdman Yurdu, Buca Gençlik Kulübü ve nihayetinde Bucaspor oldu. Arması da değişti. Günümüzdeki Bucaspor armasının kullanımı 1990'lı yıllardan itibaren olmuştur. Pek çok kişiye göre, içinde ''Bucaspor'' geçen ve üzümlü armaya sahip bir takım, Buca ilçesini temsil etmek için yeterlidir. Zaten şu anda gelinen durum geriye çok fazla bir seçenek de bırakmıyor.
Bucaspor ya da başka bir ''Bucaspor''... Gün gelecek ve Buca yeniden layık olduğu yerde temsil edilecektir. Bucalılar o günü sabırsızlıkla bekliyor.
Bu yazı atalarimizintopraklari.com tarafından oluşturulmuştur. Tüm hakları saklıdır. Bu yazının tamamı ya da bir kısmı kitap, dergi ve gazetelerde kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
- Kaynakça -
1-) Fırtına Bucaspor, Tayfur Göçmenoğlu, 2009
2- ) Türkiye Futbol Federasyonu Arşivi
3- ) www.macanilari.com