Sayfa 3
Mithat Şükrü Bleda
Anadolu Kurtuluş Savaşı sürerken, İngilizler tarafından Malta Adası'nda esir olarak bulundurulan İttihat ve Terakki Partisi'nin ilk genel sekreteri ünlü komitacı Mithat Şükrü Bleda, 1923 yılında sürgünden vatanına dönünce, koskoca Türkiye'de nereye yerleşmiştir bilir misiniz? Kurtuluş Savaşı'nın başkenti Ankara'ya mı? Görkemli İstanbul'a mı? Zengin eski politikacıların villalar satın aldıkları Büyükada, Burgaz ve Heybeliada'ya mı? Doğum yeri Selanik'e en yakın kent Edirne'ye mi? Hayır. Enver Paşa, Talat Paşa ve Resneli Niyazi gibi efsanevi komitacıları bile İttihat ve Terakki Partisi'ne gizli yeminlerle kaydetmiş olan Mithat Şükrü Bleda, büyük bir özlemle döndüğü Atatürk Türkiyesi'nde, yaşamak için Buca'yı seçer. Neden acaba? İsterseniz, şimdi bu ünlü politikacının huzurlu yaşamak için yerleştiği Buca'yı niçin sevdiğini kendi anılarından okuyalım (İmparatorluğun Çöküşü, sayfa 162): ''Düşmanın istilasından kurtulan memleketimde artık benim için asude bir hayat sürmemden başka arzum yoktu. Siyaset ve entrikaların merkezi olan İstanbul'a terkedip İzmir'e geldim ve bir kenarda huzurlu bir hayat sürebilmek için Buca'ya yerleştim. Artık her şey ailem içindi. Her akşam keyifle güzel Buca'daki evime erkenden gidiyor, ailemle rahat bir hayat sürüyordum. Uzun yıllar yaşadığım serüvenler artık çok gerilerde kalmıştı. Bugüne kadar ne ben, ne de ailem siyaset yüzünde rahat yüzü görmemiştik. Malta'da ben esir olarak bulunurken İngiliz casusları ve hafiyeler eşimi rahat bırakmamışlar. Bu yüzden zavallıcık sinir hastası olmuştu. Bunca sene karım, benim yüzümden çok çekmişti. Bu sebeple, Buca'da oncağız çok mutlu yaşıyordu. En büyük zevkimiz Buca'daki evimizin bahçesinde çiçeklerle uğraşmaktı. Sabahları erken kalkar, basit bir bahçıvan gibi elbiselerimi giyer, küçük bahçemde çalışırdım.''
İşte, koskoca bir komitacı ve politikacı olan Mithat Şükrü Bleda, uzun serüven yıllarının yorgunluğunu huzur ve güzellikler dolu Buca günlerinde çıkarıyor. Buca, bu ünlü devlet adamını kolları arasına alıp, okşayıp rahatlatmış ve bir çiçeksever yapmış.
Sayfa 4-5
Mösyö Raymond Anlatıyor
Şimdi Buca'da yaşayan eski bir Levanten ailesine mensup Mösyö Raymond Cassar ile bir söyleşi yapalım. 1924'te Alsancak'ta doğan Raymond Cassar, Sen Josef mezunu. Uzun yıllar ticari faaliyetlerde bulunduktan sonra şimdilerde bir fabrikada çalışıyor. Türk edebiyatına çok meraklı olan Mösyö Raymond'u, ünlü yazarların İzmir'deki imza günlerinde mutlaka kuyrukta görebiliriz. İzmirli olmasından dolayı, galiba en çok Tarık Dursun K'yı beğeniyor. Özellikle Tarık Dursun'un İzmir'i konu eden ''Rıza Bey aile pansiyonu'' isimli hikaye kitabı, Mösyö Raymond'un hayran olduğu bir kitap, Latife Tekin'in kitaplarını ise biraz ağır buluyor.
Uzun sohbetimiz içinde Mösyö Raymond, Buca'yı ve eski Levanten ailelerini şöyle anlattı bize:
''Buca'nın insanları çok güzeldir. Havası da enfestir. Ancak eski dostlar azalıyor. Ben yine de, başka bir yerde oturmak istemem.
Küçüklüğümden beri ailece Buca'yı ve enfes yaşantısını çok beğenirdik. Birçok çocukluk anılarım vardır Buca'da. Eski cezaevinin arkasında Hacı Andon Kulesi diye bir yer vardı. Türk arkadaşım Hüseyin (Dr. Hüseyin Mayda) ile birlikte kırlardan Hacı Andon Kulesi'ne gidip, tepesine tırmanırdık. Bağırdığımız zaman, uzun akisler olurdu. Biz de eğlenirdik. Söz aramızda Lord Bayron'un Hacı Andon Kulesi'ne gelip şiir yazdığı söylenir. Bizim çocukluğumuza kulenin çevresi göz alabildiğine bomboş çayır ve bağdı. Şimdi orası kocaman bir mahalledir. Eski Buca, bağlar bahçeler içinde bir güzellikti. İnanır mısınız, Atlı Spor Kulübü yanındaki bir evin mahzeninde bir İtalyan, şarap yapıp gelen geçene ikram ederdi. Büyük dostluklar vardı o zamanlar, hala da devam ediyor. Geçenlerde Mösyö Marsel İkar'ı kaybettiğimizde bütün Buca ağladı arkasından. Pamuk Mensucat'ta çalıştığından Bucalıları fabrikaya yerleştirir, bir çok kişiyi cebinden okuturdu. Cenazesini Buca esnafı omuzlamıştır. Bu Türk dostu Levanten'in eşi Madam İkar sağdır.
Gelelim Dr. Aliberti'ye. Buca Mimarlık Okulu (şimdi İktisadi ve İdari Bilimler Okulu) yanındaki büyük evde yaşardı. Bütün Buca'nın aile doktoruydu. Ehliyetli, kibar ve işini bilmesi ile ün yapmıştı.
Bizim Levantenlere baktığımızda madamların daha çok yaşadığını görüyoruz. Çocukluğu Buca'da geçen Madam Antuanet Misir, Buca'nın geçmişini çok iyi bilmekle ünlüdür. Üç sene önce ölen Pol Mikalef'in eşi Madam Mary Mikalef, Madam Riri Filipucci, ünlü kuyumcu Giovanni'nin eşi Madam Sponza, Matbaacı Piyero Corsini'nin annesi Madam Corsini, Madam Rouls, Madam Janet Misir, Madam Stephanie hatırlayabildiğim Buca'nın tanınmış ailelerinin hanımlarıdır. Onlar bugün de aramızda ve köşelerinde tatlı tatlı oturmaktadırlar.
Arada sırada Türklerle kız alıp vermeler de olur. Mesela Sigortacı Antuan Revans, oğluna Buca Yetiştirme Yurdu'ndan kız alıp evlendirmiştir.
Buca'yı çok severim. Havası güzeldir. Ancak gittikçe bozuluyor tabii. Çok az dost kaldı... Adeta bir avuç... Yine de Buca'dan başka bir yerde oturmayı düşünemem.''
Sayfa 8
Rees Köşkü
Eski Bucalıların hatırladığına göre Mr. Rees'in hayatta olduğu yıllar, Rees koruluğu ve bir şato görünümündeki köşk, pek çok nezih eğlencelere sahne olurdu. Rees ailesi İngiltere'ye göç ettikten sonra, uzun yıllar Madam Rees her yaz garsonları ve ahçıları ile köşke gelmeyi ihmal etmedi. Son derece kibar bir hanım olan Madam Rees, Türkler tarafından çok sevilirdi. Türkler, Madam Rees'i sünnet düğünlerine çağırdıkları zaman, Madam Rees eğlencenin yapıldığı eve garsonlarını göndererek yapılan hizmetlere katkıda bulunurdu. Şimdilerde Rees ailesinin torunları İngiltere'den gelerek köşklerini hayranlıkla gezmektedirler.
Sayfa 13
Nice Dostlukların Yaratıcısı Eski Aileler
Buca deyince akla gelen Levantenler, mutlaka yardımsever ve sevimli olanlarıydı. Türkler için de bu kural geçerlidir. Eski Buca'dan günümüze en az elli yıl geçmiş. Ama hatırlananlar, hep iyiliksever ve toplumlarına hizmeti geçmiş olanlardır. Özellikle beldeye büyük hizmetler getirmiş olan belediye başkanları hayırla anılmaktadır. Buca Belediyesi, Türkiye'nin 1923'te kurulan 17. belediyesi olmakla gurur duymaktadır. İlk belediye başkanı Hurşit Özer 1923 ile 1931 arasında görev yapmıştır.
Buca'da daha sonraki belediye başkanları sırasıyla şöyle: Muzaffer Bey (1931-1933), Nazım Anık (1934-1936), Mitat İnan (1937-1939), Tahsin Tezel (1940-1942), Hamza Dargın (1943-1945), Suphi Erkin (1946-1948), Asım Gümüşdiş (1949-1950), Mustafa Ertek (1951), Reşat Tanberk (1952-1954), Rüştü Özmalkoç (1955-1958), İsmet Uç (1958-1960), Hamdi Kamacık (1960), Cemal Sezgin (1960-1963), Süha Göksel (1963-1970), Yüksel Çakmur (1971-1973), Işılay Saygın (1973-1980).
Ünlü Bucalılar
Buca'da yaşamış ünlü kişiler arasında, İttihat ve Terakki Partisi'nin şöhreti Osmanlı İmparatorluğu sınırları dışına taşmış genel katibi Mithat Şükrü Bleda ile İzmir Valisi İttihatçı Rahmi Arslan Bey'i başta işaret etmemiz gerekiyor. Mithat Şükrü Bleda ile saygıdeğer eşini Bucalılar hala büyük bir sevgi ile hatırlıyorlar. Vali Rahmi Bey de, Kurtuluş Savaşı sonrası gittiği Avrupa'dan yurda dönünce bir süre Buca'da oturmuştu. Oğlu Alpaslan Bey ise, Buca'da bugün asude bir yaşam sürmektedir.
İstiklal Savaşı'ndan Yahya Kaptan ile birlikte önemli yararları olan Çeteci Mehmetçe Bey, Miralay Osman Köktürk, İstanbul Defterdarı Hüseyin Avni Bey, İzmir Müftüsü Cevherizade Ahmet Hamdi Bey eski Buca'nın ünlü kişilerinin başında gelirler. Özellikle Cevherizade Hoca, milli mücadele yıllarından gösterdiği yararlıklar dolayısı ile ünlüdür ve Atatürk tarafından çok sevilirdi.
İzmir'e ilk giren süvari kumandanlarından Suphi ve Keramettin Paşalar, Atatürk'ün yakını Osman Tufan Paşa, Şam mevkii kumandanları Miralay Hurşit Bey, Karadeniz cephe kumandanı Miralay Osman Köktürk, Ermeni olayları yüzünden Malta'ya sürülmüş olan Diyarbakır eski valisi Bedri Bey, Atatürk'ün sivil muhafızlarından Rifat Kaptan Artvin eski mebusu Mehmet Ali Bey, Hacı Adil Bey Kurtuluş Savaşı'ndan sonra Buca'yı kendilerine yurt seçenlerin başında gelirlerdi. Hatta Yörük Ali Efe, bacağını tramvay altında kaybetmeden önce Buca'da yaşamıştı.
Doktor ve Eczacılar
Buca'da ilk görev yapmış Türk doktorlarının başında Dr. Mahmut Şevket Atalkın, demiryolları doktoru İzzettin Yalçın ve belediye doktoru Fehmi Haki'yi sayabiliriz. Buca Sanatoryumu'nun eski başhekimi Dr. Refik Köymen ise beldeye kalıcı yararlıklarda bulunmuş çok sevilen ve sayılan bir kişi olmuştur ve halen sağdır. Merhum Dr. Orhan Kantarcı, Buca'nın yerlisi ve asil bir kişiydi. Onun koyduğu teşhisleri profesörler koyamazdı. Çok kişinin hastalığını tedavi etmekle tanınmıştı. Daha sonra uzun yıllar Eğitim Enstitüsü doktorluğu yaptı. Yine Dr. Kemal Yalaz'ın hizmetleri önemlidir. Dr. Hüseyin Mayda da Buca'nın ünlü doktorlarındandır.
Buca'nın ilk Türk eczacılarından Kamil Ergen, Buca Eczanesi'ni 1925 ile 1941 yılları arasında çalıştırdı. Aynı eczaneyi, kardeşi Kemal Ergen günümüze kadar çalıştırmaya devam etmiştir. Eczacı Vedia Kantarcı da yörenin tanınmış eczacılarındandır. Uzun yıllar şimdiki adıyla Uğur Mumcu Caddesi'ndeki (eski İstasyon Caddesi) kendisine ait olan tarihi binada günümüze kadar Kısmet Eczanesi'ni işletmiştir.
Sayfa 14
Dost Aileler
Buca'nın eski ailelerinden söz etmeye bir kaçının kendi ağızlarından dinleyerek başlıyoruz.
Meliha Çakmur (ev hanımı, 78 yaşında): ''50 yıl öncesinde Buca'mızda sosyal faaliyetler çok gelişmişti. Bir tenis kulübümüz vardı. Akşamları nezih bir şekilde yemek yenirdi. Halkevi'nde eğlenceler, oyunlar, konferanslar düzenlenirdi. Güzelim köşklerimiz, evlerimiz vardı. Çoğu harap oldu ve yıkıldı. Bu güzelliği niçin yok ettik? Bunun suali sorulmalı.''
Kemal Ergen (eczane sahibi, 62 yaşında): ''Buca'nın ilk eczanesini 1925 yılından beri ağabeyim Kamil Ergen ile birlikte çalıştırıyoruz. Buca'nın nüfusu 4 bin iken, bir avuç hastamız vardı. Şimdi 100.000 nüfus var. Büyüdük ama sağlıksız geliştik. 30 yılda Şirinyer, yepyeni bir kent olurken, antik Buca hep ihmal edildi. Köy müyüz, mahalle mi? Belli değil!''
Kenan Tamersoy (DDY emeklisi, 68 yaşında): ''Dumlupınar Mahallesi'nde oturan eski bir Bucalıyım. Buca'mızın altı su doludur, ama suyumuz yok. Kaynaklarımızın suyu, İzmir'e akıyor. Biz ise, her gün 07-24 arası susuzluktan çekeriz. Yollar, bakımsızdır. Talebeler okuldan çıkınca, halk otobüslerine binemiyor. Binlerce üniversiteli Buca'ya doldu ama binaları yok. Hem biz, hem öğrenciler zor durumdayız.''
Hasan Yalçınkaya (bakkal, 71 yaşında): ''Bana Yahudi Hasan derler. Musevi olan eşimi Müslüman yapmışımdır. Bakkal dükkanımı 1940'ta açtım. O zamanlar, ahali başkaydı. İngiliz, Fransız müşterilerim vardı. Şişman ve geveze Mösyö Alyoti'yi unutamam. Muayene parası almayan Dr. Aliberti ne güzel adamdı. Hele Mösyö Marsel? 40 çocuğumuzu okutmuştur. Benim oğlumu da okuttu. Şimdi o dostluklar kayboldu.''
Bir avuç kalmış olan eski Bucalı aileler, birbirlerinden sevgi ve saygıyla söz ediyorlar. Hemen herkes, merhum avukat Baha Yörük'ün ne kadar sevilen bir kişi olduğunda birleşiyorlar. Kendi adını verdiği camiyi yaptırarak Buca'ya armağan eden rahmetlinin yardımseverliği hiç unutulmamış. İzmir Gazeteciler Cemiyeti başkanlığı yapmış olan Abidin Oktay'ın sosyal faaliyetlerdeki öncülüğü de kayda değer. Halkevlerini yıllarca tek başına çalıştıran Abidin Oktay, Buca'da hala hatırlanıyor. Tanınmış İzmirli gazeteci Haydar Rüştü Öktem'in oğlu Aydın Öktem'in de Buca'da oturmakta olduğunu ilave edelim. Çok eski öğretmenlerden Rabia Yücel ve eski başöğretmenlerden Nafiz Bey ile öğretmen eşi Suade Hanım, anıları ile köşelerinde yaşamaktalar.
Şimdi Buca'nın en eski ailelerini sıralayalım (eğer unuttuklarımız varsa affola):
Hüsammetin Balkanlı ailesi, Nejat Evliyazade ailesi, pirinç kralı Mitat İnan ailesi, en eski borsa ajanı Şemsettin Tuğlu ailesi, Yersu ailesi (anneleri Günzade Hanım Demokrat Parti'nin kurucularındandır), Selvili ailesi, Rafet Çakmur ailesi, Süha Göksel ailesi, İsmet Uç ailesi, Hasan Denksel ailesi, Yusuf Gözükara ailesi, Ali Tevfik Arpacıoğulları ailesi, Derviş Priştina, Palantekin'ler, Mehmet Anzal ailesi, Cemal Sipahioğulları, Manifaturacı Mehmet Utkan Bey, Şerafettin Keskin, Tanık'ların bir kısmı, Giritli Mustafa Beyler, Ömer Muharrem Bey, Hancı Rüştü Beyler, Mustafa Ertek, Tahsin Tezel, Hamza Dargın, Tarsuslu Kazım Beyler, İsmail Taşçı, Arabacı Mehmet Beyler, Özden Lapi.
Kaynak: Bir Zamanlar Buca, Hazırlayan: Özdemir Hazar - Yaşar Aksoy, Derleyen: Sedat Barış, 1985.